Choose Your Color

AİLE İÇİ DİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNİN ÖNEMİ

Akaid - Tefsir

AİLE İÇİ DİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNİN ÖNEMİ

AİLE İÇİ DİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNİN ÖNEMİ

  • 2021-01-03 22:59:02
  • Yediulya

Îman konuları başta olmak üzere çiftlerin dinde derinleşmeleri, âile saadetleri ve nesillerinin emniyeti için zorunludur. Peygamber Efendimiz (sav) de din öğrenimi ve öğretiminin önemi ile ilgili şöyle buyurmuştur: “Bu din çok sağlamdır. Siz, rıfk ile dinde derinleşiniz…”1

Karı-koca dinde derinleşmek için ilmihâl, siyer, hadis, fıkıh, kelâm, tasavvuf ve tefsir konularında yeterince mâlûmâta sâhip olmalıdırlar. Yakın târih, siyâset ve iktisâdî mevzularda da bilgilenmelidirler. Bâzı durumlarda taraflardan birisi daha iyi eğitim alarak dengeyi bozmaktadır. Doğru olan eğitimin çift taraflı olmasıdır. Kadın da erkek de İslâm’ı iyi öğrenmeli; çiftlerden birisi derinleşirken diğeri câhil kalmamalıdır. Dengenin taraflardan biri aleyhine bozulması âileyi olumsuz etkiler.

Dînî eğitimin kalitesi âileye huzur ve ömür getirir. Burada şu husûsu açıklamakta fayda görüyoruz. Herkesin yaptığı işle ilgili dînî hükümleri bilmesi farz-ı ayındır. Bu hükme göre eşlerin, evlenmeden önce evlilik hukûkunu öğrenmeleri farzdır. Şâyet tarafların hepsi bu hukûku işin başında öğrenecek olsaydı, bugün âile yapımız daha iyi ve sağlam olurdu. Boşanmalar artmazdı. Çocuklar sokaklara bırakılmazdı. Âile cinâyetleri işlenmezdi. Evlilik üzerine daha boşanmadan evlilik yapmak gibi ahlâksız uygulamalar olmazdı.

Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenme, anlama ve yaşama konusunda sahabeyi eğiten Rasûlullah, şu iki husûsu prensip edinmiş ve bize de eğitim konusunda sünnet bırakmıştır:

  1. Komşu kabîlelerden gelen kişiler on günden altmış güne kadar Hz. Peygamber’in yanında/Medîne’de kalır, İslâm’ın esaslarını öğrendikten sonra kabîlelerine döner ve onlara da bildiklerini öğretirlerdi.
  2. Medîne’ye yerleşenlere dâimî dersler vermek. Îman ve ahlâk esaslarını öğretmek.2 Hattâ onların bu konularda derinleşmesi ve anlamadıkları konuların kalmaması için onlara özel bir gün bile tâyin etmişti. Gelen âyetleri önce bu yetişkin erkek sahabesine okuyordu.3 Peygamberimiz’in yaptığı bu uygulamayı ihyâ eder ve insanımızı eğitecek olursak, sonuçta artan insan kalitesi âilelerin mutluluğuna da olumlu şekilde yansıyacaktır. Cehâlet tüm ahlâksızlıkların ve kötülüklerin en başat sebebidir.

Hz. Muhammed (sav), kadın sahabilerinin eğitim ve öğretimiyle de yakından ilgilenmiştir. Onları erkeklerden ayırmamıştır. Eğitimi bütünlük çerçevesinde düşünürsek, çocukların ve erkeklerin eğitiminin kadınlarla, kadınların eğitiminin erkeklerle ilgisi vardır. Çünkü eğitim ve öğretim faaliyetinin sonucunda ortaya çıkan olumlu davranışlar mutlakâ tarafları etkiler. Bu açıdan, toplumsal eğitimde etkileşimin olumlu yönde tamamlanması için Rasûlullah, kadınların eğitim ve öğretimini de ihmâl etmemiştir. Eğitim ve öğretimi bir bütün olarak ele almış ve uygulamalarını ona göre yapmıştır.

Hz. Muhammed (as), kendisine gelen vahiyleri erkeklere okuyup tebliğ ettiği gibi kadınlara da okumuştur.4 Kendisiyle berâber hanımları da bu çalışmalarda vazîfe almışlardır. Özellikle eşi Hz. Ayşe (r.anhâ), hukuk alanında üstün bir bilgiye sâhip olmuştur. En âlim erkek hukukçular tarafından bile, hukûkî bilgisinden istifâde edilmek üzere devamlı ziyâret edilip istişârî mütâlealarına mürâcaat olunmuştur.5

Kur’ân-ı Kerîm’de bizzat Hz. Peygamber’in eşlerine, öğretimle meşgûl olmaları için getirilmiş mecbûriyetler vardır. Şu âyet bu konuya işâret etmektedir:

“(Ey Peygamberin eşleri ve müslümanların hanımları!) Evlerinizde (gece gündüz) okunmakta olan Allah’ın âyetlerini ve (bu âyetlerin canlı ve mükemmel bir örneği olan Peygamberin) hikmet dolu öğüt ve tavsiyelerini düşünün. Şüphesiz Allah, sonsuz lütuf ve merhamet sâhibidir, her şeyden hakkıyla haberdardır.”6

“Evinde âyet okunan” Peygamber eşlerinin Kur’ân öğretiminde ilk sırayı almaları, eğitimin içten dışa doğru olması gereken bir faaliyet olduğunu bizlere göstermektedir. Âyetten çıkarılacak sonuç; herkesin kendi evinde Kur’ân ile ve Kur’ân ilimleriyle uğraşmasının dînî bir tavsiye olduğunu anlamaktır. Âyetin “Allâh’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayıp zikrediniz.” kısmının verdiği mesaj ise; bilgiyi zihne ve eve hapsetmemektir; zikretmek/başkalarına da hatırlatmaktır. Öğrenilenlerin toplumun farklı kesimleriyle bilişsel ve davranışsal olarak paylaşılmasıdır. Bu vazîfe hakkıyla yapılırsa âileler kurtulur.

Bilgiyi âile içerisinde ve dışında usûlünce paylaşmak müslümanların temel görevlerindendir. Öğrenilenleri saklamak ve paylaşmamak Allah Teâlâ’nın lânetini gerektiren bir suçtur.7 Hâl böyleyken yıllarca vaaz ve hutbe dinleyen Müslüman âile reislerinin, eşleri ve çocuklarıyla hiçbir şey paylaşmamalarını anlamak mümkün değildir. Kendileri hâfız, kurra ve fakîhlik pâyesi almış üstadların eşlerinin sübhâneke duâsını bile doğru okuyamamalarını, Fâtiha’da onlarca yanlışlarının olmasını nasıl izah etmeli? “Rasûlullah (sav), eşlerinin doğal hastalık günlerinde bile onlara Kur’ân okuyordu.” rivâyetini nakledip de eşlerini câhil bırakanların uhrevî hesapları da ağır olur.

Dipnotlar:

1 Beyhakî, Sünen-i Kübra, Salat, 638, H. no: 4744, III / 28.

2 Şiblî, Asr-ı Saadet, I / 462.

3 İbni İshak, Sîret, s. 128.

4 Age., s. 128.

5 Hamidullah, İslâm Peygamberi, II / 773.

6 Ahzab 33 / 34.

7 Bakara 2 / 159

 
Paylaş: