Choose Your Color

Allâh’ım! Sen’i Gerçekten Sevmekle Bizleri Rızıklandır

Akaid - Tefsir

Allâh’ım! Sen’i Gerçekten Sevmekle Bizleri Rızıklandır

Allâh’ım! Sen’i Gerçekten Sevmekle Bizleri Rızıklandır

  • 2021-03-08 09:48:50
  • Yediulya

Allâh’a (cc) karşı derin bir muhabbet veya vuslat/kavuşma arzusu varsa, bu muhabbet ve arzu sözde kalmamalıdır. Netîcelerinin gözlemlenebildiği eylem ve amellere dönüşmelidir. Aksi halde insanlar bu sözlerin arkasına sığınarak yaşamadıklarını yaşamış, yapmadıklarını yapmış ve söylemediklerini söylemiş gibi bir tavra bürünebilirler. Netîcede riyâ ortaya çıkar ve amellerin kabûlüne mânî olur.

Günümüzde de birçok insan, Allâh’ı (cc) sevdiklerinden, O’na âşık olduklarından dem vururlar. Hâlbuki Rabbimiz kendisine olan sevginin sahîhliğini veya sahteliğini bir ölçüye vurmuştur. Bu ölçü âyette şöyle formüle edilmiştir: “قُلْ اِن كُنتُمْ تُحِبُّون اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ” “(Ey Muhammed! Allâh’ı sevdiğini iddia eden ve O’nun sevgisini kazanmak isteyen kimselere) de ki: “Eğer siz gerçekten de Allâh’ı seviyorsanız, (Allâh’ın emirlerini size ileten bir elçi olarak) bana (ve bana indirilen Kur’ân-ı Kerîm’e) uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, (pişmanlıkla tövbe edildiği takdirde, en büyük günahları bile) bağışlayandır, merhamet edendir.”1 Allâh’ı sevmenin gerçek göstergesi hayâtın tüm alanlarında; îtikâdî, ahlâkî, ibâdî, siyâsî, iktisâdî, ictimâî, hukûkî açılardan ve eğitim ve öğretimde Hz. Muhammed (sav)’i örnek almaktan geçer. Özellikle hayâtın genişlik boyutunda sünnet, dünyâ görüşü olarak kabûl edilip hayat tarzı hâline getirilmedikçe Allâh’a aşktan ve muhabbetten bahsetmek inandırıcı değildir. Allâh’ı (cc) ve Rasûlü’nü sevdiğini iddia edenlerin, kendilerini Kur’ân-ı Kerîm’in ve Sünnetin boy aynalarında gözden geçirmeleri gerekir. Kur’ân ve sünnetle örtüşmeyen hayat tarzının ve sâhiplerinin sevgi iddiaları boşunadır. Bu hayâtın içerisinde îman da vardır, sevgi de; ahlâk da vardır, kıyam da; ibâdet de vardır, siyâset de; ferd de vardır, devlet de; hukuk da vardır, cihad da; muâmelat da vardır, eğitim-öğretim de; teheccüd de vardır, iktisâdî çözüm de… Kur’ân-ı Kerîm’in bizzat kendisi de; “Âyetlerin hayâtına anlam vermediği kimselerin hiçbir şey olmadıklarına; kimlik iddialarının boşuna olduğuna” şu âyetle dikkat çekmiştir: “قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ” “(Yahudi ve Hristiyanlara seslenerek) de ki: “Ey (ilâhî mesaja inandığını iddia eden) Kitap Ehli! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve Rabb’iniz tarafından size gönderilen (bu son vahyi kendinize rehber edinip onu gereğince) uygulamadıkça, aslâ sağlam bir temele dayanmış olamazsınız. (Allâh’ın âyetlerinden bir kısmını benimseyip bir kısmını reddederseniz, diğer kâfirlerden bir farkınız kalmaz.) Ey Peygamber! Rabb’inden sana indirilen (şu muhteşem âyet)ler, onlardan birçoğunun azgınlık ve kâfirliğini iyice artıracaktır. Fakat sen, bu inkârcılar için kendini üzme; ümitsizliğe kapılma.”2 Âyetin nüzûl sebebi husûsî olsa da hükmü evrensel ve umûmîdir. Müslümanım deyip de âyetlere rağmen bir hayat tarzı aslâ tercîh edilemez.

Dipnotlar

1 Âl-i İmran 3/31

2 Mâide 5/68

 

Paylaş: