Choose Your Color

Dil Edebi

Makale

Dil Edebi

Dil Edebi

  • 2021-03-18 00:45:46
  • Yediulya

Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk sözden kelâmdan, kalemden satırdan, beyandan, “mantıkuttayr”dan bahis buyurur. Bu vâsıtalarla hakkı duyurur. Ehlüllâhı “nidâen hafiyye”1, ilham ve vâridatla doyurur. Kalbten kalbe giden yolla, Zât’ına ulaşan kanalla, gönülle, hablül verîd olan damar ile iletişim kurar. Habîb’ini bezm-i hâsa, mi’râca dâvetle bin bir kelâmı kılar.

“Ordan gelir söz bizdedir

Arada tercümandır bu”

beytiyle vesîleyi vurgular. Zâhirde çığlık gönülde yankı bulur. Kalb perdelerine dokunur. Ciltlerle kitap, nûr olarak kalbe iner. Zât’ından gelen haber, ilm-i ledün olur. Hira mağarasında inen vahiy “İkra”, “oku” nazm-ı celîli ma’rifetüllah olarak mü’min-i kâmilin kalbine düşer. Dilden çıkan söz kulaktan öte geçmez, fakat gönülden gelen söz gönle geçer. Kalbten konuşanlar, Rasûlüllah (sav)’in: “Allah benim sadrıma neyi koyduysa, ben onu Ebûbekir'in sadrına boşalttım.”2hadîs-i şerîfindeki esrâra işâret ederler.

Arşullah kenzullah beytullah olan bahr-i ummandan taşan rahmet, sözün ötesinde hâl olur. Bahçeye verilen su, envâî çeşit mahsûlü büyütür. Binbir çeşit çiçekten alınan gıdâ, peteği balla doldurur. Cenâb-ı Hakk’ın altı bin altı yüz altmışaltı Kelâm-ı İlâhî’sindeki âyet, gönülleri İslâm için şerh, hidâyetle âlemi sulh eder. Mânâsını anlamasa da Kur’ân’daki i’caz kalbleri teshîr eder. Dinlediği lâhûtî ses, dâvûdî olunca putlar yıkılır “Tevhîd” olur. Arştan inen mesaj, fesâhat ve belâğatta eşsiz Nebî’nin (sav) tebliğiyle zihinler ve kalpler feth olur. Hollanda'da covid-19 nedeniyle Mehmet Reşit Uygun kilisede ezan okur. Dünya Çin’de ortaya çıkarak salgına dönüşen koronavirüs salgınıyla uğraşırken ABD Başkanı Donald Trump, eşi ve devlet erkânı Beyaz Saray'daki toplantının açılışında okunan Kur'ân-ı Kerîm’i büyük bir dikkatle dinler. Bunlar sâdece bir örnek, açıktan İlâhî hitapla Müslüman olurken, gizliden ihtidâ edenin haddi hesâbı yok. Bu hâdiseler sözün özden gelişine misâl değil de nedir? Kaynağın dışında gelen sular dert olurken, göze sular dermân olur. İlm ü ameli ihlâs olanın, kalbini işâret buyurarak Rasûl-i Ekrem’in (sav) “takvâ buradadır”3 remzini anlayan, ihsan mertebesinde tâat yapar. Her şey gönülde. Ancak kulak dinlemekle, dil söylemekle olmaz. Necmeddîn-i Kübra’nın (rh.a.), Fahreddîn-i Râzî’nin kitaplarını suya atıp, “gönülden oku, gönülden yaz”buyurduğu hakîkattir gerçek söz. Beyin, sâlih bir kalple uyum sağlarsa aklı mead, ilim gönle girerse faydalı ilim olur.

“Vahyi tam alma telâşı yüzünden dilini kımıldatma. Onu zihninde toplayıp okumanı sağlama işi bize âittir. (Cebrâil’in Hz. Peygamber’in (sav) kalbine indirdiği bildirilmektedir.) O halde onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu tâkip et. Sonra onu anlatmak elbette bize âittir.”4

Duyan da anlayan da gönüldür sözü. Bunun için Niyâzî Mısrî şiirinde buna işâret eder:

Zât-ı Hakk'da mahrem-i irfân olan anlar bizi

İlm-i sır'da bahr-i bî-pâyân olan anlar bizi

Bu fenâ gülzârına tâlib olanlar anlamaz

Vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi

Dünye vü ukbâ'yı tâmir eylemekten geçmişiz

Her taraftan yıkılıp vîrân olan anlar bizi

Biz şol Abdal'ız bırakdık eğnimizden şalımız

Varlığından soyunup üryân olan anlar bizi

Kahr u lütfu şey'-i vâhid bilmeyen çekdi azâb

Ol azabdan kurtulup sultân olan anlar bizi

Zâhid'a ayık dururken anlamazsın sen bizi

Cür'a-yı sâfî içip mestân olan anlar bizi

Ârifin her bir sözünü duymağa insan gerek

Bu cihanda sanmanız hayvân olan anlar bizi

Ey Niyazi katremiz deryâye saldık biz bu gün

Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi 

Haklı koyup LÂMEKÂN ilinde menzil tutalı

Mısri'ya şol canlara cânân olan anlar bizi

Şâir ve aynı zamanda edip Niyâzî Mısrî şu âyet-i celîlenin esrârından dem vurur: “Şübhesiz ki bunda aklı olan, yâhud, kendisi huzûr (-ı kalb) içinde olarak, kulak veren kimseler için elbette bir öğüt (ve hâtıra) vardır.”5 

Arşı delen ses ve söz, kalpte yer ve mekân bulur. Söz ve ses merkebin sesi olmamalı. Çünkü Rabbimiz (cc): “Çünkü seslerin en çirkini merkebin anırmasıdır.”6 Daima edebli ve terbiyeli ol, başkalarını rahatsız edecek şekilde, lüzumsuz yere konuşma. Şeytan gibi kibre kapılarak ‘ben bilirim’ iddiasıyla büyüklük taslayarak sesini yükseltme! Böyle kimseler anırıp duran merkeplere benzer. Çünkü Hz. Peygamber’in dediği gibi eşekler şeytan görünce anırırlar. Onun için hiç kuşkusuz, seslerin en çirkini şeytan sebebiyle, onun emriyle söylenen, şeytan kaynaklı seslerdir, merkeblerin sesleridir.

Necib Fazıl makbûl sesi ötelerin ötesi diye ifâde eder:

Aç kapıyı haber var,

Ötenin ötesinden.

Dudaklarda şarkılar,

Kurtuluş bestesinden.

Biz geldik, bilen bilsin.

Gönül gönül girilsin.

İnsanlar devşirilsin,

Sonsuzluk destesinden.

Dipnotlar:

1 Meryem, 19/3.

2 Ali el-Kārî, el-Esrârü’l-merfûʿa fi’l-aḫbâri’l-mevżûʿa, Beyrut 1986, s. 454.

3 Müslim, Birr, 32.

4 Kıyâme, 75/16-19.

5 Kaf, 50/37.

6 Lokmân, 31/19.

Paylaş: