Choose Your Color

Velâyet Sorumluluk Makâmıdır

Akaid - Tefsir

Velâyet Sorumluluk Makâmıdır

Velâyet Sorumluluk Makâmıdır

  • 2021-03-01 09:39:03
  • Yediulya

Velî, tam anlamıyla Yüce Allâh’ın yakın dostudur. Allah Teâlâ’nın sevgisini kazandığı için yer ve gök ehlinin de muhabbet duyduğu seçkin insandır. Özel bir bağışla, aşkın görünümlerinde kusursuz karşılıklığı gerçekleştiren insandır.1 Velî isminin tüm anlamlarını üzerinde tecellî ettirerek ümmetin îtikâdî ve ahlâkî bozulmalarına üzülen ve onlara merhametinden dolayı nebevî bir yöntemle ıslah çalışmasında bulunan Allah dostudur. Bu açıdan, her hâliyle İslâm’ı hayâtına taşıdığı için örnek bir şahsiyettir. Hayâtının tüm alanlarında yaşayışıyla insanları İslâm’a dâvet eder. İtici davranmaktan kaçınır. Konuşurken hikmetle konuşur ve anlattıklarıyla kalpleri doyuma ulaştırır. Meselelerin arka planına vâkıf olduğundan dolayı dâvetinde bir câzibe oluşturur, insanların sorunlarını çözer ve İslâm cemâatini kitleselleştirebilir. Velî, yaşadığı çağın ve mekânın fıkhını yaparak öncelikli problemleri belirler ve insanlara dînin tekliflerini usûlünce anlatır. Teklifsiz konuşmaların anlamsızlığını ve vebâlini iyi bilir. Velî, velâyet ettiği insanların hesaplarının kendinden sorulacağının hesâbıyla hayâtını dâvet, tebliğ, inzar, emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker ile geçirir. Cihâd onun için en temel ibâdettir. Gerçek velî, yaşadığı ülkenin resmî ideolojilerine karşı Müslümanları bilinçlendirir ve onların dünyâ sisteminin istismârına uğramalarına aslâ fırsat vermez. Bunun için de irşâdını sürekli hâle getirir. Başarılı olmanın yollarını arar.

İrşadda başarılı olmanın yolu şu sayacağımız hususların elden geldiğince mükemmel yapılmasına bağlıdır:

  1. Anlatılacak derslerin zamânı önceden belirlenip rastgele yapılmamalı.
  2. Din; öykü, masal vb. anlayışla bireysel zevk hâline getirilmemeli. Yersiz kıssa ve kerâmet anlatımından kaçınılmalı veya eğitim teklifsiz kerâmetlere boğulmamalıdır.
  3. Anlatılan din, bizi ve neslimizi olumlu yönde değiştirmeli. Derslere Allah Teâlâ’nın başladığı yerden başlanmalı; tevhîd ve ahlâkî konulara özel önem verilmelidir. Îtikâdî ıslah ve tecdîd mutlaka gerçekleştirilmelidir. Muharramât ve mekruhlar iyi öğretilmeli ve helâl rızık teşvîk edilmelidir.
  4. Derslerde çözüm üreten bir İslâm anlatılmalı. Soyut olmamalı. Din, felsefî hâle getirilmemelidir. Hayâtın hukûkî, sosyal, iktisâdî ve siyâsî yönleri sohbet ve çalışmalarda ihmâl edilmemelidir. Müslümanları iyi yetiştirebilmek için uygulanabilir projeler ortaya konulmalıdır. Bunun için de ümmetin ihtiyaç haritaları âcilen yapılmalıdır.
  5. Çözüm istenen konularda Müslümanların ve insanlığın ihtiyaçları iyi tespit edilmelidir.
  6. Sohbetlerde ve çalışmalarda İslâm Dîni’nin ana kaynaklarına inilerek anlatılmalı; din bir gelenek ve görenek konumuna indirgenmemelidir. Özellikle uydurma ve zayıf rivâyet kullanmaktan sakınılmalıdır. Sohbetler ilmî bir üslupla ve kaynak gösterilerek yapılmalıdır.
  7. “Niçin İslâm’ı öğreniyoruz?” sorusu nefislere yöneltilmeli ve niyetler hâlis hâle getirilmelidir. Bu çerçevede riyânın âfetleri incelenmelidir.
  8. Eğitim sürecinde konuşmalar ortalama insanın anlayacağı şekilde yapılmalı; kavramlar karıştırılmamalı ve felsefîleştirilmemelidir.
  9. Dersler dâimî yapılmalı ve irşâdda, eğitime ara verilmemelidir. Ehliyetsiz ve liyâkatsiz insanlar ders vermemelidir. Ders verecek kişiler İslâmî ilimlerin metodolojisine hâkim kimselerden seçilmelidir. Zîrâ “usûl/metot bilmeyenin ilmine îtibâr edilmez.”

Saymış olduğumuz ve sayamadığımız ilkeler, gereği gibi yerine getirilir ve Allah Teâlâ’nın şu âyetinin hükmü ile hakkıyla amel edilirse başarının kapısı aralanmış olur: “اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ” “(İnsanları, tatlı dille,) hikmetle ve (ibret verici) güzel öğütlerle Rabb’inin yoluna çağır; (tartışmak gerektiğinde, kaba ve kırıcı davranmadan, gönül incitmeden, akıl ve firâsetlerini vahyi anlama ve teslîm olmada kullanmaları gerektiğini hatırlatarak) onlarla (tatlı bir üslupla,) en güzel şekilde tartış. (Bütün bunlara rağmen, yine de inat edip yüz çevirirlerse, üzülme.) Unutma ki Rabb’in, kimlerin Kendi yolundan saptığını çok iyi bilmektedir ve kimlerin doğru yolu izlediğini de en iyi bilen O’dur.”2

Dipnotlar
1 Arkûn, Muhammed, Kur’ân Okumaları (terc: Ahmet Zeki Ünal), İnsan yay, İstanbul, 1995, s.104.

2 Nahl 16/125.

Paylaş: