Choose Your Color

KADINA KARŞI EL KALDIRMAMAK SÜNNETTİR

Akaid - Tefsir

KADINA KARŞI EL KALDIRMAMAK SÜNNETTİR

KADINA KARŞI EL KALDIRMAMAK SÜNNETTİR

  • 2021-01-03 22:59:59
  • Yediulya

Kadın ve erkek birbirlerine Allâh’ın emânetidirler. Bu anlayışla bakıp hayatlarını nezâket, saygı ve sevgi ile anlamlandırmaları esastır. Çiftlerin birbirlerine bakışlarının güzellik ve muhabbet temeline oturmasını isteyen Peygamber Efendimiz (sav) Müslümanlara şu târihî tavsiyeyi yapmıştır: “Kişi hanımına (sevgi ile) baktığında, hanım da eşine (aynı sevgi ile) baktığı zaman Allah Teâlâ onlara rahmet nazarı ile bakar. Erkek, hanımının ellerini tuttuğu zaman ikisinin de günahları parmaklarının aralarından dökülüp yok olur.”1 Karı-koca arasındaki basit gibi görülen bir davranışı dahi affa vesîle sayan dînî anlayış, bu yönlendirmesiyle eşler arasındaki sevginin tezâhürüne büyük önem vermiştir.

Eşine yukarıdaki hadîsin tavsiyesi çerçevesinde bakan ve hayâtının genel gidişatında Hz. Peygamber’i örnek alan bir Müslüman erkeğin hanımına; hanımın da kocasına kaba davranması imkânsızdır. Fakat hayâtın pratiği ideal olan gibi değildir. Kabalık ve şiddet çoğu âileyi kuşatmış vaziyettedir. İnsanlar öyle hâle geldiler ki hem hanımlarını dövüyor hem de âyetlerden deliller(!) getirebiliyorlar. Bu anlayış sâhipleri daha çok şu âyeti istismâr edip câhilce yorumlayabiliyorlar: “الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا” “Erkekler kadınları, Allâh’ın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nîmetler ve sâhip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allâh’ın koru(nmasını buyur)duğu mahremiyeti koruyan sâdık ve itâatkâr kadınlardır. Sadâkatsizlik ve iffetsizlik yapmalarından korktuğunuz kadınlara gelince, onlara (önce) nasîhat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra (da haddi aşmaksızın hafifçe) dövün ve bundan sonra itâat ederlerse onları incitmekten kaçının. Allah gerçekten yücedir, büyüktür.”2 Âyette dövmekle ilgi kurulan kavram “نُشُوزَ/nüşûz” kavramıdır. Anlamını basit bir itâatsizlik olarak vermek yanlış ve eksiktir. Bu kavramın anlam alanına diğer anlamlarıyla berâber sadâkatsizlik ve iffetsizlik, kocayı aldatmaya çalışmak da girmektedir.3 Din, iffetsizlik yapan veya serkeş davranışlarıyla yuvayı cehenneme çeviren bir kadının boşanmasını değil de üç aşamalı bir tecziyeden geçmesini istemektedir. Bu aşamalardan biri de “dövmek”tir. Dövme eyleminin elbette sınırları vardır. İslâm âlimleri bu sınırları; yüze vurmamak, yaralama yapmamak, ölüme vesîle olacak tehlikeli bölgelerden uzaklık biçiminde açıklamışlardır.4 Ayrıca unutulmamalı ki âyetteki ifâde bir emir değildir.

Hz. Peygamber’in sünneti/hayat tarzı ve İslâm’ın öngördüğü ise kadına hiç el kaldırmamaktır. Peygamber Efendimiz’den bizlere kalan en önemli yaşayan sünnetlerden biri kadına vurmamaktır. Hz. Ayşe, “Hz. Peygamber (sav), bir hizmetçiye ya da bir kadına aslâ vurmamıştır.” tesbîtinde bulunmuştur.5 Hz. Muhammed (sav), “Şâyet kadın apaçık bir ahlâksızlık yaparsa, yaralamaya gitmeksizin (hafifçe) dövülebileceğini” söylemiştir.6“Sakın kadının yüzüne vurmayın. Onu ayıplayıp küçük düşürmeyin. Evinde bile olsa ona küsüp yalnız bırakmayın.”7 emriyle de kadına karşı nezâketli davranmanın önemini açıklamıştır. Peygamber Efendimiz, “Kadınları önce dövüp gün sonunda da onlarla (yüzsüzce) cinsel berâberlik kurmak isteyen erkekleri şiddetle kınamıştır.”8 Hattâ, kadınlara kaba davranıp dayak atmayı zulüm sayan ve bu tip kaba erkeklerle evlenilmeyeceğini belirten Rasûlullah (sav), Fâtıma binti Kays örneği üzerinden bizleri de uyarmıştır. Fâtıma binti Kays, Peygamberimiz’e gelerek kendisiyle evlenmek isteyen tâliplerinden bahsedip O’nun görüşünü almak istemiştir. Hz. Peygamber, dünürlerinin kimler olduğunu sorunca, Ebû Cehm, Muaviye b. Ebi Süfyan ve Üsâme b. Zeyd’in adlarını vermiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), “Ebû Cehm’in elinden sopası düşmez; seni döver. Muaviye ise parası pulu olmayan, evi geçindirmekte zorlanacak birisidir. Sen Üsâme ile evlen.”9 buyurmuştur. Hz. Üsâme ile evlilik yapan Fâtıma binti Kays, bu evlilikten çok memnun kalmıştır.10 Böylece Rasûlullah, hem irşad görevini yapmış hem de evlilikteki ölçüsünü bizlere bildirmiştir.

Bu konuyu kısmen de olsa uzatmamızdaki amaç; dayağa bağlı nefretle âile bağlarının zayıflayacağına ve bu nefretin az da olsa zinâya kapı aralayabileceğine işâret etmektir. Sürekli sopa yiyen bir kadın, oluşan saygı ve sevgi boşluğu ile başka arayışlara girebilir. Böyle bir duruma mahâl vermemek için dayağın ve saygısızlığın âile hayâtında olmaması şarttır.

Anadolu’da erkekliğin ispâtı ile kadının dövülmesi arasında ilgi kurulmuştur. Karısını dövmeyeni erkekten bile saymamışlardır. Bu anlayış sebebiyle; yemeğin tuzunun az olması, vaktinde hazır olmaması, karşısında konuşması, izinsiz kapının önüne dahi çıkması, verilen işin vaktinde bitmemesi vb. saçmalıklar hep suç sayılmış ve kadınlar dövülmüştür. Bâzı durumlarda sakatlığa varan darp ve yaralamaların hesâbını soracak kimse bulunamamıştır. Dayak yiyen kadınların haklarını kimse aramamıştır. Kadına karşı şiddet ve dayak sâdece Anadolu’da değil günümüzde şehir hayâtında da çeşitli sebeplerle yaygınlaşmıştır. Sâdece doğuda değil batıda da dayak en çok başvurulan kabalıklardan birisidir. Daha doğrusu insan olmamakla ve insanın kıymetini takdîr edememekle alâkalıdır. Müslümanlık dayağın hiçbir türünü kabûl etmediği için, dayakla İslâm arasında ilgi kuranlar dîni bilmeyen ve kabûl etmeyen câhillerdir. Yukarıda yazılanlar dînin kaynaklarından alınmıştır.


Dipnotlar

1 Suyutî, Celâleddin, H. no: 1977, I / 122.

2 Nisâ 4 / 34.

3 İsfehânî, Müfredât, s. 831.

4 Hasan el-Basrî, Tefsir, I / 183; Şevkâni, Fethu’l-kadir, s. 368.

5 Ebû Dâvûd, Sünen, V / 142.

6 Abdürrezzak, Musannef, H. no: 10391, VI / 173.

7 Ebû Dâvûd, 6, Nikâh, 42, H. no: 2142, II / 606.

8 Buhârî, 67, Nikâh, 93, VI / 153; İbni Mâce, Nikâh, 51, H. no: 1983, I / 638.

9 Ebû Dâvûd, 7, Talak, 39, H. no: 2284, II / 713.

10 Beyhakî, 121, Nikâh, H. no: 13781, VII / 220.

 
Paylaş: