Choose Your Color

Fuhşa Karşı Duyarlı Olmak Müslüman Olmanın Zorunlu Sonucudur

Akaid - Tefsir

Fuhşa Karşı Duyarlı Olmak Müslüman Olmanın Zorunlu Sonucudur

Fuhşa Karşı Duyarlı Olmak Müslüman Olmanın Zorunlu Sonucudur

  • 2021-05-30 22:55:00
  • Yediulya

Müslümanlar değil fuhuş işlemek fuhşa yaklaşmazlar bile. Zira Rabbimiz şu ayette zinaya yaklaşmayı bile gerekçesiyle beraber yasaklamıştır: وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا” “Ve (ister evli, ister bekâr olun, evlilik dışı cinsel ilişkilerden uzak durun! Değil zina yapmak) zinaya yaklaşmayın (bile! Toplumu eğiterek ve gerekirse caydırıcı cezalar vererek, gayri meşrû ilişkileri önleyin! Evliliği kolaylaştırarak gençleri buna özendirin. Böylece, zinaya götüren bütün yoları kapayın.) Çünkü zina, (sağlıklı bir toplumun temel yapıtaşı olan aile kurumunu yıkarak onu içten içe çökerten) çok çirkin bir davranıştır, (toplumun çözülüp dağılmasına yol açarak onu uçuruma sürükleyen pek) çirkin bir yoldur!”1 buyurmuştur. Nesil ve namus emniyetini sağlamayı amaç edinen İslâm, ilk geldiği günden itibaren fuhşa ve fuhşa götüren yollara karşı önlemler almıştır. Bu çerçevede diğer büyük günahlarla beraber fuhuştan kaçınmayı Müslümanların temel özelliklerinden biri olarak vermiştir: وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ يَلْقَ أَثَامًا” “O mü’minler ki Allah'la beraber, asla birtakım düzmece tanrılara yalvarıp yakarmazlar ve hukuki bir gerekçe olmadıkça Allah'ın dokunulmaz kıldığı hiçbir cana kıymazlar ve zina etmezler. Çünkü (bilirler ki) bunlardan herhangi birini işleyen kimse, bir kötülüğe/günaha batmış olacaktır.”2

 

Mekke döneminde yasaklanan zina suçuna, bu dönemde hukuki yetkinlik ellerinde olmadığı için Müslümanlar tarafından, zina suçunu işleyenlere bir yaptırım uygulanamamıştır. Hukuk herkes tarafından öğrenilip Müslümanlar da siyasi otoriteyi Medine’de ellerine alınca zina suçunu işleyenlere işledikleri suça karşılık denk ve adil bir ceza verilmiştir. Bazı günahlarda toplumun hukuku daha galiptir. Bu tip suçları dünyada kimsenin affetme hakkı yoktur. Zina da üzerinde toplumsal hakların galip olduğu bir suç ve günahtır. Tarafların bu suçu istekli ve gönüllü yapmaları onlardan asla cezayı düşürmez. Bu günahlar çoğalacak olur ve toplum, bu suçları işleyenlere karşı tepkisini kaybeder; faillerine karşı suça denk bir ceza verilmeyerek suçların çoğalmasına vesile olunursa toplumda fesat çoğalır. Namus emniyeti kaybolur. Hatta müeyyidelerin yetersiz ve dengesiz olması bu suçların türlerini çoğaltır. İslâm fıkhı ağır suç işleyenlere ağır cezalar vermek suretiyle suçları engellemeye ve ortadan kaldırmaya çalıştığı gibi bu suçları işleyenleri manevi dille; sert ifadelerle uyarmıştır. Böylece fesada mahal bırakmamıştır. Örneğin; Mü’min mü’minolarak zina etmez, mü’min olduğu halde hırsızlık etmez, mü’min olduğu halde içki de içmez…”3 buyruğu, bu günahların faillerinden o anda imanın çıktığına delalet eder. İman endişesi olan kimseler elbette bu ifadelerden korkarlar ve zinaya yaklaşmaktan bile kaçınırlar. Hadislerin görünen anlamları oldukça açıktır. Bu açıklık, belirtilen günahlardan kaçınmanın önemini göstermektedir. “Zina suçu veya içki içme eylemi esnasında imanın gömlek çıkar gibi çıktığını”4 buyuran Resulullah (sav), bir realiteye işaret etmiş olabileceği gibi muhataplarını korkutarak bu çirkin fiili önlemeyi amaçlamış da olabilir. Durum ne olursa olsun, namusu korumayı dinin gönderiliş amaçlarından biri sayan Müslümanlar, İslâm ile müşerref olduktan sonra fuhuştan ve fuhşa götüren yollardan şiddetle sakınmışlardır. Onların bu duyarlı yaklaşımları temiz bir neslin yetişmesini sağladığı gibi, ilahi musibetlerin üzerlerine inmesini de önlemiştir.5

 

Tarihte birçok kavmin yok olmasının nedenlerinden olan fuhuş hakkında Müslümanlar uyarılmışlardır. İslâm, Medine döneminden itibaren nesil emniyetini korumayı devletin görevleri arasında saymış ve namus emniyetini sağlamayan siyasetin bir anlamda meşru olmadığına vurgular yapmıştır. Dolayısıyla “Kimsenin hayat tarzına müdahale etmedik” diyerek çıplaklığı özendirmek, zinaya giden yolları tamamen kapamamak, evli kadınların daha boşanmadan bir başka erkekle beraber olup bunu da “imam nikâhı”6 safsatasıyla adlandırıp din düşmanlığına zemin hazırlamalarına ses çıkarmamak; faillerini yaptırım uygulamamak ve fuhşun dengeli bir şekilde tecziyesini yapmamak siyasal meşruiyet bir tarafa, Müslümanca bir tutum değildir. Özellikle kötülüklere elle müdahalenin devlet görevi olduğunu öncelersek bu yaklaşımımız daha iyi anlaşılır. Hayatın ayrıntılarındaki birçok kötülük siyasetin yerinde müdahalesiyle önlenebilir.


Dipnotlar:

1 İsra 17/32

2 Furkan 25/68

3 İbni Mace, Fiten, 3, no: 3936, c. II, s. 1299.

4 Hakim, Müstedrek, c. I, s. 73; Suyuti, Camiu’s-Sağir, c. II, s. 528.

5 Not: Daha detaylı bilgi için Atlas Yayınlarından çıkan “İsraSuresi 32. Ayet Tefsiri” adlı çalışmamıza bakabilirler.

6 Nikâh bir akittir; sözleşmedir. Bu sözleşme kesin bir şekilde sonlandırılıp gereken iddet beklenmeden kadının bir başkasıyla evlilik akdi yapması haramdır. Kadın için de, onunla evlilik yapan erkek için de haramdır. Sonlanmayan nikâh üzerine evlilik yapılmaz. Yapanlar zina etmiş sayılırlar.  Bu konuda gerekli kurumların ve ulemanın halkı uyarmaları şarttır. Devletin bu çirkin uygulamalara müdahale edere zinaya mahal vermemesi gerekir. Bu yapılamaz ise nesiller karışır ve soysuz bir nesil türer. Üreme olmasa bile yapılan suç ilahi gazabı çekecek türden ağır bir günahtır. Kitle iletişim araçlarından istifade ederek insanlar aydınlatılmalı ve devlet de bu tür sözde evlilikleri suç saymalıdır. Nikâhı hiç kabul etmeyenlere için söylenecek söz yoktur; yazdıklarımız Müslüman olanlar içindir. Sonucuna katlanmak kaydıyla; “Dileyen iman eder, dileyen kâfir olur.” (Bak: Kehf18/49)

Paylaş: